Kavimler Göçü

Şöyle oluyor efendim; Havuzun içine birkaç oyuncak atıyorsunuz, sırt üstü kendini ittirerek bir yerlere varmaya çalışan (varabileceğini zanneden) Leyla bir engelle karşılaştığında (örnek: tavşan) hemen yüzüstü dönüp onun ne olduğuna bakıyor, eğer ilgisini çeken bir şeyse dönüp onunla oynuyor ya da her ne yapıyorsa yapıyor sonra yoluna devam ediyordu. Ama asıl sorun sevmediği bir şeye (örnek: pembe aslan) rastladığında ortaya çıkıyordu. Yüzüstü dönen Leyla aslanı yolunda çekmeye çalışıyordu, göbeğinin üstünde efelenmeye çalışan bebek bir eliyle aslanı yoldan çıkartmaya çalışırken diğer eliyle denge kurmaya çalışıyor ve bilin ne oluyor?

Evet, başaramıyor.

Doktorlar ve bebek bilimciler (böyle bir şey yok ama bebekten çok anlayanlar var) bebekler için aylık haritalar hazırlamışlar. Bebeğiniz birinci ayında şunu yapar, bunu yapamaz gibi, bunu yaparsa şaşırmayın, şunu yaparsa çığlık atmayın gibi. Bütün bebeklerin yazılanları (ya da söylenenleri) yapacağı gibi bir şart yok, gelişiminde bunlar önemli rol oynamıyor.
Misal, Leyla 8 aylıkken hala 2’li burgu yapamıyordu ama biz üzülmedik. Fakat Leyla doktorların söylediği bazı şeyleri tam da zamanında yaptı.
 
Bir gece saat tam 23.59’da Leyla’nın ağlaması ile uyandım. Odasına gittiğimde Leyla’nın kıvrılarak tostoparlak olduğunu gördüm. Önce gazı olduğunu zannettim ki gaz problemlerimiz azalmış hatta bitmişti. Kucağıma aldığımda sustu, tekrar yatağına koyduğumda çok garip bir hareket yaptı. Kendisini ayaklarıyla ittirerek yatağın en köşesine kadar ilerledi. Yatak sınırlarına geldiğinde ilerlemeye devam etti ve omurgası izin verdiği ölçüde büzüldü, büzüldü ve büzüldü. Düzelttim, hareketi tekrarladı. Yaklaşık 15 dakika boyunca bu hareketi yaptıktan ve bana keyifli anlar yaşattıktan sonra uyumayı tercih etti. Ayın 3’ü olmuştu ve Leyla 5 aylıktı artık…
 
Bize verilen bebek kılavuzunda “Bebeğiniz 5 aylık olduğunda daha da hareketlenir…” yazıyordu. Leyla bütün bunları duymuş olacak ki hareket etmek istemişti. Leyla’yı kucağıma aldığımda ayaklarıyla kendisini yukarı ittiriyordu, koltuğa ya da yatağa koyduğumda hemen sırt üstü dönüp topuklarıyla kendisini yukarı ittirmeye çalışıyordu. Tehlikeli dönemler başlamıştı demek ki.
İmdadıma ilginç bir icat koşturdu. Havuz. Gidip marketten şişme bir havuz aldım. İçine battaniye, yorgan, çarşaf gibi yoğurt yapımından arta kalan malzemelerle yumuşak alan yaptım, Leyla burada gönül rahatlığı ile oynayabilirdi. İşte tam bu esnada size düşen oturup onu izlemek.

Şöyle oluyor efendim; Havuzun içine birkaç oyuncak atıyorsunuz, sırt üstü kendini ittirerek bir yerlere varmaya çalışan (varabileceğini zanneden) Leyla bir engelle karşılaştığında (örnek: tavşan) hemen yüzüstü dönüp onun ne olduğuna bakıyor, eğer ilgisini çeken bir şeyse dönüp onunla oynuyor ya da her ne yapıyorsa yapıyor sonra yoluna devam ediyordu. Ama asıl sorun sevmediği bir şeye (örnek: pembe aslan) rastladığında ortaya çıkıyordu. Yüzüstü dönen Leyla aslanı yolunda çekmeye çalışıyordu, göbeğinin üstünde efelenmeye çalışan bebek bir eliyle aslanı yoldan çıkartmaya çalışırken diğer eliyle denge kurmaya çalışıyor ve bilin ne oluyor?

Evet, başaramıyor.

Bunun üzerine ilk defa sinirlenen bebeğinizle karşılaşıyorsunuz.
“Veheeeeev”
“Ehhhhhhhh”
“Neeeiiiiieeee” çıkardığı seslerden yalnızca bir kaçı. Bir süre sonra yorulduğu zaman yere bırakıyor kendini ama en önemlisi dinlenip tekrar yapmaya çalışıyor. Tekrar ve tekrar bu süreç işledikten sonra yapamayacağını anladığı zaman ağlamaya başlıyor. Ben bu süreci çözdüğümde iki gün boyunca Leyla’yı bunları yaparken izlemiştim. Fakat daha sonra bir parça özgürlük kazanacağımı hissettim. Havuzun içine stratejik olarak yerleştirdiğim, aslan, tavşan, geyik gibi vahşi hayvanları Leyla’nın oyalanması için kullanıyordum. Ben de inanılmaz entelektüel kitaplarıma dalabiliyordum… ya da sabah programlarını izliyordum.
 
Yine bir gün bir elimde Terry Eaglton diğer elimde Wittgenstein otururken Leyla dikkatimi çekti. Evet bebekler ara sıra babaların dikkatini çekebiliyorlar. Leyla ilginç bir kaza geçirmiş olmalıydı ki yaptığı hareketin başka bir açıklaması olamazdı. Leyla göbeğinin üzerinde sadece ayak parmaklarını kullanarak kendini ittiriyor ve ciddi mesafeler kat edebiliyordu. Kaza sonucu Radyoaktif bir tırtıl tarafından ısırılan kızım suçlularla mücadelede etkin rol oynayabilecek miydi?
 
Bebeğiniz varsa gözlerinize inanamadığınız (bazen burnunuza da) birçok an oluyor. Benim anlarımdan biri de buydu işte. Lütfen üşenmeden yüzüstü uzanıp sadece ayak parmaklarınızı kullanarak kendinizi ileri ittirmeye çalışın. Leyla bu hareketi sanki yıllardır yapıyormuş gibi profesyonelce hareket ediyordu. İlk etapta göğsüne bir bez bağlayıp evi temizletme fikrini düşündüm ama çocuk işçi çalıştırılmasına karşı olduğumuz geldi aklıma. Ben de halısız salonda eğlenebileceğimi düşündüm. Leyla’yı kendi üretimim olan çocuk bahçesinden çıkartıp salonun ortasına koydum. Üzerinde kıyafet olduğu için parkelerde adeta kayarak ilerliyordu. Leyla özgürce ilk hareketine kavuştuğunda o da ben de çok neşelenmiştik.
 
Fakat bir anda hiç hesaba katmadığım bir şey oldu. Leyla salondan çıktı, holde ilerlemeye başladı, vestiyeri geçti, dar koridora girdi… Devam ediyordu. Ara sıra kafasını kaldırıp çevresine bakıyor ama devam ediyordu. Leyla’nın bir gün benden uzaklaşacağı ilk olarak orada geldi aklıma. Ben salonda oturmuş onu izlerken o kendi başına çıktığı en uzun yolculuğu sürdürüyordu. Koşup kucağıma aldım ve havuzun içine koydum tekrar… Bencilce.
Bugün Leyla’yı okula bırakırken bana aynen şunları söyledi:
“Hoşça kal baba, hadi sen işe git, seni seviyorum, sonra görüşürüz.”
Sonra görüşürüz umarım.

Yazı hoşunuza gittiyse paylaşabilirsiniz.

Share on facebook
Facebook
Share on pinterest
Pinterest
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on facebook
Facebook