3. Evre: Apocalypse Now

“Çok çişim geliyor”

Haydi buyurun. Böyle bir ortamda gel de keyif yap…

İlk ağlama buydu işte. Ben şanslı bir adam olduğumdan ağlamalar bende azdı, ya da bana az aksettirildi. Hamilelerin duygu durumları bizim asla anlayamayacağımız bir durumda olduğundan onlar sizin karşınızda ağlarken “Acaba ne desem? Sarılsam mı? Acaba maçı açsam ne olur? Doktor sevişin demişti aslında! Karbonun özgül ağırlığı kaç?” gibi sorularla boş boş bakıyorsunuz.

Ben şanslı bir adam(d)ım. Dönem dönem şansım yaver gidiyor hala. Ama hamileliğin ilk iki döneminde rahattım. Öyle aman aman bir kaprisle karşılaşmadım. Çok ciddi kavgalar yaşamadık, sadece ben de yaşantıma biraz dikkat ettim ve ilk iki evreyi ucuz atlattım. Bunda sevgilimin de payı vardı.

Fakat üçüncü döneme girildiğinde bazı değişiklikler oluyor hamilelerde. Birincisi artık daha sık doktora gitmek zorundasınız ki bu ciddi bir sorun. İkincisi ve daha önemlisi Leyla hırçınlaşmıştı. Leyla’nın hırçınlığı değil, bütün çocuklar anne karnında hırçın oluyorlar sanırım.

Lütfen kendinizi Harry Houdini’nin yerine koyun. Tamam, belki elleriniz kelepçeli değil ama küçücük ve su dolu bir kaba hapsedilmiş durumdasınız. Kendinize yer açmanız gerekiyor. Bunun için civar iç organlara Kavimler Göçü düzenletiyorsunuz. Bebek büyüdükçe hamile kadının karın boşluğundaki iç organları diyaframa doğru ilerliyor. Mesane, mide gibi alan daralmasından olumsuz etkilenecek ve sizi etkileyecek organlar iyice küçülüyor.

Yazdığımı daha iyi anlayabilmek için bugün 15 defa tuvalete gidiniz.

Sıklıkla gittiğiniz tuvaletler de hijyen kurallarına uymak zorundasınız dolayısıyla öyle her yerde tuvalete giremiyorsunuz. Çabuk yoruluyorsunuz çünkü ağırlık taşıyorsunuz. Çok yiyemiyorsunuz ama çok yemek istiyorsunuz.

Bütün bunlar insanın sinirlerini bozuyor. Özellikle yaz aylarında hamileliğin 3. evresine geçen sevgilim canından bezmişti. Allahtan evimiz o kadar rutubetliydi ki geceleri soğuk oluyordu. Ben duvardaki balıklar eşliğinde uyuyadurayım, 10 dakikada bir tuvalete kalkan sevgilim pek huzurlu değildi. İşte bütün bunların arasında ben uyumaya çalışırken (!) şöyle bir ağlamayla uyanıyorum

“Çok çişim geliyor”

Haydi buyurun. Böyle bir ortamda gel de keyif yap…

İlk ağlama buydu işte. Ben şanslı bir adam olduğumdan ağlamalar bende azdı, ya da bana az aksettirildi. Hamilelerin duygu durumları bizim asla anlayamayacağımız bir durumda olduğundan onlar sizin karşınızda ağlarken “Acaba ne desem? Sarılsam mı? Acaba maçı açsam ne olur? Doktor sevişin demişti aslında! Karbonun özgül ağırlığı kaç?” gibi sorularla boş boş bakıyorsunuz.

Evet sarılmak, onu desteklemek her zaman gerekli ama asla onu anlayamayacağınızı bildiğiniz için biraz da korku var içinizde. Sonuçta size şöyle bir bağırış gelebilir:

“Sen taşımıyorsun tamam mı karnında bu çocuğu!”

Ne diyeceksiniz böyle bir şeyle karşınıza gelindiğinde?

“Ver ben de taşıyayım.” diyemezsiniz, ortam buna müsait değil.

“Ben mi dedim ‘taşı’ diye Allah Allah!” derseniz çocuğu hangi günler göreceğinize şimdiden karar verin.

“Geçecek, az kaldı.” diyebilirsiniz… İyi de nereden biliyorsunuz?

Ben üçüncüsünü tercih ettim. Kontratak anında gelişti:

“Alsınlar artık bu çocuğu içimden.”

Korkmayın… ben korktum siz korkmayın. “Eyvah!” dedim, “Yoksa gerçekten bundan sıkıldı mı?” sorusu kafamda yankılanan tek soruydu. Saniyeler içinde şunları düşünüyorsunuz:

Daha bu çocuk doğmadı, doğacak, geceleri ağlayacak, altını değiştirmek zorunda kalacağız, hastalanacak, düşecek ve kafası şişecek, gündüzleri ağlayacak, uykusuz kalacağız, bir sürü masrafı olacak, büyüdüğünde elin heriflerini eve getirecek ve ben hapse girmek zorunda kalacağım… Şimdiden sıkıldı mı acaba?

Açıklıyorum. Hamileler gerçekten çok değişik insanlar. Yaklaşık 30 saniye önce “Alsınlar bu çocuğu içimden” diye anlayan kişiye ne diyeceğinizi, nasıl davranacağını bilemezken bir anda hıçkırıklarını kesebiliyor…

-“Alsınlar artık bu çocuğu içimden!”

-“Geçti, geçti…”

-“Fırk Fırk”

-“……”

-“Pirinç aldın mı?”

-“Hö?”

30 saniye önce çocuğunuza H.R. Giger yaratığı muamelesi yaptığını zannettiğiniz kadın bir anda size dönüp alışveriş sonuçlarını sorguluyor.

-“Nasıl yani?”

-“Pirinç alacaktın, yarın pilav yapacağım.”

Hayır, o da çocuğu seviyor ve sadece duyguları çok karışık. Benim asla anlayamayacağım bir şekilde karışık hem de…

Ama size bir öneri: O pirinci almadıysanız, ayak masajı falan biliyorsunuzdur umarım.

Yazı hoşunuza gittiyse paylaşabilirsiniz.

Share on facebook
Facebook
Share on pinterest
Pinterest
Share on twitter
Twitter
Share on linkedin
LinkedIn
Share on whatsapp
WhatsApp
Share on facebook
Facebook